Hayallere sahip olmak başka, hayalperest olmak başka bir şey... Güzel ülkemizde, güzel gelişmeler oluyor son günlerde, aslında her gelişme deruni olarak incelenmeyi hak ediyor lakin ben karşı safta duranlara ve metodolojilerine çok takılıyorum, bir genç olarak rahatsız oluyorum. Anlamaya çalışıyorum, beceremiyorum..
“İşimiz düştü mü tersaneye, yahut denize,
Mutlaka, âdetimizdir, koşarız İngiliz’e.
Bir yıkık köprü için Belçika’dan kalfa gelir;
Hekimin hâzikı bilmem nereden celbedilir.
Meselâ bütçe hesabını yoktur çıkaran...
Hadi Maliye’ye gelsin bakalım Mösyö Loran.
Hani tezgâhlarımız nerde? Sanayi nerde?
Ya Brüksel’de, ya Berlin’de, ya Mançester’de!”
Bizim bir rüyamız var, gelip neden bu rüyaya ortak olmuyorsunuz ?
Şu açık ki; Geçmişte şöyle veya böyle bir kere "özne olmuş milletler bir daha asla tarihin nesnesi olmayı kabullenmezler", kabullenmemeliler. Bardağın boş tarafları varsa gelin beraber dolduralım, ya bardak boş diyerek bardağı atacağız, veya bardağı doldurmak için çaba sarfedeceğiz. Başarı denilen olgunun asansörü yok ki, merdivenleri çıka çıka ulaşıyorsun. Gönlünde bir rüyası olmayanın bu ülkeye vereceği hiçbir şey yoktur, gönlünde bir rüyası olmayanların 80 sene bizim ülkemizi soktukları durum ortada, arşivlere indikçe gözlerimden yaş geliyor benim. Eski Türkiye ne güzeldi değil mi? Senaryoyu başkaları yazardı, bize de küçük bir figüran rolü verirlerdi, sahnenin şurasında görüneceksin, şu cümleyi söyleyeceksin, ülkemin avucu açık arada bir Avrupa para verirse karnını doyuruyordu. Eski Türkiye için hareket eden her şey tehlikeliydi. Devlet insanları Anadolu'ya hapsetmişti, vatandaşından korkuyordu, halbuki insan hareket ettikçe değer üretir, adeta içine kapan ve harbi de milletinle yap. Tarihini biraz olsun bilen bir Türkiye genci bununla nasıl rahat edebilir anlamak mümkün değil. O değerlerin çıkarlar altında ezildiği dönemler.... Çok uzak da değil aslında; 2001’de sadece 100m. $ ‘lık komik bir para için biz kredinin randevusu bile alamadık (dileniyorduk demeye dilim varmıyor) şuanda o paranın on katını ihtiyaç sahiplerine hibe olarak verebilen bir devletiz Elhamdülillah. Sadece hükumeti eleştirmek için insanlar insanlıktan ve vicdandan bu kadar uzaklaşabiliyorlar ama yakın tarihimizi bile bilmiyorlar, klavye başındaki çoğu genç kulaktan dolma birkaç ezber dışında araştırma yapmıyor, okumuyor. Ben, öldükten sonra bile insanlara iyiliği dokunan(himmeti devam eden) bir ecdadın torunuyum, bu ülkenin bir genci olarak kendi yaptığım işin en iyisini yapmaya çalışıyorum zaten bu ülkede herkes kendi işinin en iyisini yapsaydı çok şey değişirdi. Bir kesim insan var sadece muhalefet ediyor, Türkiye büyüyor, onların sözleri küçülüyor, milletten kopuklar. tarihten kopuklar. ortadoğu halklarından kopuklar. Balkanlar'dan kopuklar. Orta Asya'dan kopuklar. İşin en kötü yanı ise korkulara dayalı bir Türkiye çıkarmak istiyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Bu ülkeyi korkularla, dürtülerle sindirme dönemi bitti. Çünkü "Tarih Türkiye'nin 80 senedir yaptığı gibi arkasından koşulacak bir şey değildir, tarihin önünden gidilir ve yön verilir." Nasıl tasavvur edersen öyle olur, güçlü bir Türkiye tasavvur edersen öyle olur, her şey önce bir hayalle başlar. İngilizler kuruluş aşamasında “bağımsız bir ülke temsilcisi gibi görünün ki öyle sansınlar” talimatını temsilcilerine verdiğinde gönüllerinde bir hayal vardı, Malcolm X’in zenciler için çok zor görünen ama zamanla hepsi gerçekleşen hayalleri vardi, Elbette bu ülkeyi yöneten Chp zihniyetinin de bir hayali vardı, Topkapı’ya küfredip Beyaz Saray’a dilenerek gerçekleştirmek istediği, ama başaramadı, olmadı işte… Sonuçta 10. Yıl marşını kim daha yüksek sesle okursa o daha medeni, çağdaş veya ilerici olmuyor ne yazık ki.. Rahmetli Turgut Özal’ın ölmeden önce yaptığı son konuşmasında okuduğu ve Türkiye’deki geri kalmış zihniyeti (sözde medeni ve çağdaş) özetleyen şiiri paylaşayım ve sözlerimi de daha fazla uzatmayayım;
“İşimiz düştü mü tersaneye, yahut denize,
Mutlaka, âdetimizdir, koşarız İngiliz’e.
Bir yıkık köprü için Belçika’dan kalfa gelir;
Hekimin hâzikı bilmem nereden celbedilir.
Meselâ bütçe hesabını yoktur çıkaran...
Hadi Maliye’ye gelsin bakalım Mösyö Loran.
Hani tezgâhlarımız nerde? Sanayi nerde?
Ya Brüksel’de, ya Berlin’de, ya Mançester’de!”
Ve bir tane de Arif Nihat Asya'dan, ama çok gaza gelmeyin yine de :) ;
Delikanlım, İşaret aldığın gün atandan;
Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan.
Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan.
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın,
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.
İnternette gezinirken nasıl oldu bilmiyorum ama bu sayfayı açtım ve yazdığınız bu yazıyı okudum. Körü körüne, ya da kulaktan kulağa anlatımlarla değil hep olayları,kişileri sorgulayan bir genç olmuşumdur. zaman zaman ailem bile bu durumdan yakınır . Ak Parti hükümetine kızdığım çok nokta var esasında, ama yazdığınız bu yazı çok objektif ve içten bir yazı olmuş . "Elbette bu ülkeyi yöneten Chp zihniyetinin de bir hayali vardı, Topkapı’ya küfredip Beyaz Saray’a dilenerek gerçekleştirmek istediği, ama başaramadı, olmadı işte… Sonuçta 10. Yıl marşını kim daha yüksek sesle okursa o daha medeni, çağdaş veya ilerici olmuyor ne yazık ki.. " çok güzel bir çözümleme . Başarılarınızın devamını diliyorum, kaleminize, yüreğinize sağlık ..
YanıtlaSil