28 Temmuz 2014 Pazartesi

Bayram!





        Tütmez ocaklar, sahipsiz yetimler, trajik levhalar, esaretin en acı, en hor hali. “Haykırarak ağlamalı mı bayram gününde? Bu da olmaz. Çünkü Bayramın da bir hakkı var üstümüzde… Gerçek bayramlarımız gelinceye kadar, acı acı da olsa, buruk buruk da olsa, bayramlarımızı kutlayacağız. Bir hatıra gibi kutlayacağız.” diyordu Sezai Karakoç, 1990 senesinde. Utanarak girilen bir bayram daha. Öyle ki; üzülmek de sıradan bir hale geliyor ve artık üzülemiyoruz bile. Bazen ben yeteri kadar üzülemiyor muyum, hüzünlenemiyor muyum diye kendimi sorguluyorum…Bir kalp gündeminden ötekine geçersek: Maharet, bayram etmek kadar başkalarına da bayram olabilmek, bayramı getirebilmek olsa gerek. Siz ve ailelerinizin Mübarek Ramazan Bayramını tebrik ediyor, her dem tebessümle geçecek ve sadece kendimize değil, çevremize de bayramı getirebildiğimiz, adının yanında tadının da olduğu bir bayram temenni ediyorum. Son olarak Ömer Hayyamca bitireyim; “Güzeller bayram günü süslenir / Seninse bayramları süslüyor yüzün!” Allah hepimize yüzüyle bayramları süslemeyi nasip etsin!

T.CA.

27 Temmuz 2014 Pazar

Kara Bayramı Aka Çevirmek


Kara Bayramı Aka Çevirmek

Mutlu çağları, mateminden de, bayramından da hemen görüp tespit edebilirsiniz. Çünkü: bu çağların matemi tam matem, bayramı som bayramdır. Toplum, en büyük duyarlılıkla yaşar sevincini, üzüntüsünü. Belli etse de, etmese de, ölüm ve hayat karşısında, coşku ve düşünceye dalışı, dolu dolu yudumlar. Ama, bu çağlar, toplumların medeniyet ilkbaharları gerilerde kalıp da sonbaharlarının yaprak dökümü günleri gözüktü mü, işler bir hayli karışır. Beyaz ipliği siyah iplikten ayırmak zorlaşır. Bayramlarda matem çizgileri, matemlerde irade çöküşünün sırıtışları belirir. Sfenks iskeleti, çürük dişlerinin arasından toplumun kara bahtına âdeta korkunç bir görünüm içinde gülmektedir.


Bayram, iki yüzyıldır islâm dünyası için, içi acılıklarla dolu bir yemiş gibi sunulmakta kader tarafından bize. Ne kadar çelişkili bir psikolojiyi yaşıyoruz bayramlarda! Gereğince üzülemiyoruz, ne de olsa bayramdır diyoruz, gereğince sevinip neşelenemiyoruz, gözlerimizin önünde islâm âleminin her tarafındaki trajik levhalar canlanıyor. Filistin'de, Gazze'de esaretin en acı, en hor hakir kılıcı türü altında ezilen müslümanlar geliyor gözümüzün önüne. Beyrut geliyor, Afganistan'da on yılı aşan savaş ve savaşın yıkıntıları geliyor. Tütmez ocaklar, sahipsiz yetimler geliyor aklımıza. Haykırarak ağlamalı mı bayram gününde. Bu da olmaz. Çünkü: bayramın da bir hakkı var üstümüzde. Bayram şekerini zakkum meyvesi yapamazsınız. Gecenin gece, gündüzün gündüz olduğu gibi, bayramın da bayram olması lâzım, hiç olmazsa bir nisbet derecesinde.


On yıl İran'la İrak'ı çarpıştıran Batı, nice yıkımlara sebep oldu. Bu yaralar, her bayramda kanayıp duracaktır suçsuz insanların evlerinde. Azerbaycan'da tankların ezdiği gençler için nice ev, bu bayramlarda yas tutacaktır.


Evet islâm âlemi, neredeyse yüzyıllar oldu, hep kara bayramları yaşıyor. Ak bayramları unutmuş gibi. Bayramlarımız üzerine sabahın gümüşsü beyazlığı, ışığı saçılmıyor. . Bayram aydınlıklarında bile yer yer karanlığın çizgileri hakim.


Evet, bayramlar terkedilmez. Gerçek bayramlarımız gelinceye kadar, acı acı da olsa, buruk buruk da olsa, bayramlarımızı kutlayacağız. Bir hatıra gibi kutlayacağız.

Geleceğe bir hazırlık gibi kutlayacağız. Kara bayramları ak bayramlara çevirme umudu kaybolmasın diye kutlayacağız.


Sonra bir gün, bayramları gerçeğine dönüştürmenin sırrını aramaya başlayacağız ve mutlaka bulacağız.



Sezai Karakoç
Haftalık Diriliş, 1990 (Fizikötesi Açısından III)


Not; Resim, Ebu Eyyûb el-Ensarî Hz (Eyüp Sultan) Camii'nde 2013 yılında tarafımdan çekilmiştir.