Bir gençlik, bir gençlik,
bir gençlik...
"Zaman bendedir ve mekân bana
emanettir!" şuurunda bir gençlik...
Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik...
Kökü ezelde ve dalı
ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına,
idrâkine sahip bir gençlik.
"Kim var?" diye
seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert "ben varım!"
cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!"
fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik...
Can taşıma liyakatini,
canların canı uğrunda can vermeyi cana minnetsayacak kadar gözü kara ve o
nispette usule, stratejiye uygun bir gençlik...
Büyük bir tasavvuf
adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek
kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte
kuyumcu ustası bir gençlik...
Annesi, babası, ninesi ve
dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini
beğenmeyecek, onlara "siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka
müslümanlarısınız !Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza
gelmezdi!" diyecek ve gerçek müslümanlığın "nasıl" ını ve
"ne idüğü" nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
Genç adam! Bundan böyle
senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu
kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek
vasiyetim bil!
Allahın selâmı üzerine oIsun...
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!..
Allahın selâmı üzerine oIsun...
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder