Sultan Fatih.. Istanbul’u fethinin ardından Vefa semtinde bulunan Ebul Vefa Hazretlerini ziyaret etmek, duasını almak
ister.. Dergahın kapısını çalar,
görevli genç kapıyı açar, bir bakar kapıda Sultan Fatih, büyük bir sevinçle koşar efendisine haber verir; “efendim”
der, “Fatih Sultan Mehmet Han
sizi ziyarete gelmişler kapıdalar”. Ebul Vefa Hazretleri şöyle cevap verir, “Söyleyin dönsünler,
görüşemeyiz.” Görevli çocuk çok şaşırıyor
ve efendisini ilk kez sorguluyor ; “ efendim cihan padişahı,
Istanbulu bizler için alan kıymetli sultanımızı nasıl geri çevireceğiz,
kırılırlar, üzülürler” diyor. Ebul Vefa Hazretleri; “ kırılmaz onlar,
derhal
gidin ve buradan ayrılmasını söyleyin.” Görevli
çocuğun eli mahkum, gidiyor ve iletiyor. Rahmetli Fatih’in gözleri
yaşarıyor ve yanındaki görevliye şöyle söylüyor; “ Görüyormusun, Bizansın
surları aşılmaz dediler aştık, AMA BİR DERVİŞİN TAHTA KAPISINDA
KALDIK. Bak
geçemiyoruz, ordu mu getireceğiz? Almıyorlar işte.” Velhasıl, Fatih içeri
giremedi
ve gözleri yaşlı bir şekilde geri döndü sarayına. Onlar gidince, görevli
de
Ebul Vefa Hazretlerinin yanına geldi ve gördü ki Efendi de ağlıyor. Görevli
çocuk dayanamadı; “ efendim dedi müsade buyurun artık soracağım,
ağlayarak
gitti sultan, hiç olmazsa iki dakika oturup bir şerbet ikram
edemezmiydik? ”
Ebul Vefa Hazretleri şöyle cevap verdi; “Oğlum, o eğer buraya bir defa gelir ve bu zevki alırsa, tahtı tacı
bırakır ve buradan ayrılmaz.
O gaza askeridir biz dua askeriyiz, o orada lazım biz burada...
O gaza askeridir biz dua askeriyiz, o orada lazım biz burada...
Ben ona git demedim ayrılık olmayan yere randevu verdim. Kavuşmak dediğin sonsuz olandır, o da ahirete mahsustur.” Bunun yanında; “Bizim burada
dergahımızı görür, manevi halimizi teneffüs ederse korkarım her türlü yardımı bize
yapar ve diğer Müslüman kardeşlerimizi ihmal eder, bu yüzden böyle karar
verdim”
der.
Necip Fazıl Kısakürek üstadın, altta paylaştığım mısraları size de bir şeyler ifade etmiyor mu?
Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;
Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.
İçeride bir has oda, yeri samur döşeli;
Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.
Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada,
Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez.
Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne, topyekün?
Aklı yele salıverip çıldırmadan geçilmez.
Kayalık boğazlarda yön arayan bir gemi;
Usta kaptan klavuza varılmadan geçilmez.
Ne okudun, ne öğrendin, ne bildinse berhava;
Yer çökmeden, gök iki şak yarılmadan geçilmez.
Geçitlerin, kilitlerin yalnız O'nda şifresi;
İşte, işte o eteğe sarılmadan geçilmez!
N.F.K
Bu devirde bir Ebul Vefa Bulmak epey zor... Onun misyonunu
taşıyanlar onun kadar toleranslı değiller, merhametli değiller,
güleryüzlü
değiller, affedici değiller..Biz aramakten yine de
vazgeçmeyelim, zira "Aramakla bulunmaz lakin bulanlar arayanlardır" demiş eskiler.. Hz.Muhammed
dahi kendi öz kızına mahşerde yardım edemiyorken, bizler kimseye bel
bağlamadan, sorunlarda, sıkıntılarda suçu başka yerlerde arayacağımıza
kendimizi defalarca muhasebe etmeli, gözlerimizi daima içimize çevirmeliyiz...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilmrhb elinize sağlık heyacanla okuduk herkese kapı nasip olmaz olan kıymet ya bilir ya bilmez herşeyin en güzeli hayırlısı sizinle olsun inş
YanıtlaSil