15 Kasım 2012 Perşembe

10 Kasım üzerine..

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” demiş ve birde hedef göstermiştin ; Türkiye Cumhuriyeti’ni muasır medeniyetin üstüne çıkarmak. Peki bu gösterdiğin hedefe ilişkin bizler neler yaptık, senden sonra gelenler neler yaptılar? Bunu Prof.Mehmet Çelik hocanın bir örneğiyle anlatmaya çalışayım; Evvel zaman içinde diyarın birinde bir Ağa varmış. Çok güzel bir çiftliği varmış. Yüzlerce de maraba(çalışanı) varmış. Herkesin mutlu olduğu koca bir köy. Bir gün Ağa kahyayı çağırmış, çok uzun bir yolculuğa çıkacağını söylemiş; çiftliğe iyi bakmalarını, döndüğü zaman her şeyin bıraktığından daha iyi, daha güzel olmasını arzu ettiğini emretmiş. Kahyaya bir de mektup bırakmış ve gittikten sonra bütün çalışanları toplayıp bu mektubu onlara okumasını emretmiş. Bir gece ağa herkesten habersiz çiftliği terk etmiş. Sabah olunca işe başlamadan kahya tüm çalışanları toplayıp durumu anlatmış ve mektubu okumuş. Mektupta Ağa’nın çiftlikle igili talimatları varmış. Yani her gün ne yapılması gerektiği; ağaçların ne zaman budanacağı, ilaçlamanın ne zaman yapılacağı, sulamadan çapaya kadar.. Kısacası çiftliğin daha güzel olması için titizlikle yerine getirilmesi gereken işler yazılıymış mektupta. Can u gönülden dikkatle dinlemişler talimatnameyi ama üzüntüden birkaç gün ellerini hiçbir işe vuramamışlar. 3-5 dakika çalışıp Ağa’yla ilgili anılarını konuşmaya başlamışlar.Günlerce bu devam etmiş. Ağa’nın dönüşünden yavaş yavaş ümit kesilince anma günleri düzenlenir olmuş.Bu anma günlerinde Ağa’dan kendilerine kalan tek somut şey olan mektubu okumaya başlamışlar Artık herkes o mektubu kelime kelime ezbere biliyormuş.Bir müddet sonra


Bu anma günlerinde mektubu en iyi okuyan yarışmalar düzenlemişler. Törenler, plaketler,unvanlar gırla gidiyormuş. Artık çiftlik tören diyarı olmuş.Çiçekler solmuş, ağaçlar yaşlanmış, her tarafta baykuşlar ötmeye başlamış. İşler kötüleşince kahyalar zalimleşmiş. Marabalar kamplara bölünmüş ve birbirleriyle didişmekten çiftliğe bakamaz olmuşlar. Artık çiftlik eski çiftlik değilmiş.Bir yandan komşu çiftliklerin ağaları gözleri buraya dikmişler, bir yandan da çiftlik içindeki çekişmeler ve kavgalar bir zamanlar yalancı cennet olan çiftlikte hayatı çekilmez hale getirmiş. Çiftliğin bu hale gelmesinden kimse kendini sorumlu tutmamış.Herkes birbirini ihanetle suçlamaya başlamış.Sabahtan akşama, akşamdan sabaha herkesin elinde Ağa’nın son mektubunun bir kopyası ve herkes buradan yaptığı alıntılarla çiftliği kurtarma, birbirlerini ihanetle suçlama nutuklarıyla zaman geçiriyormuş.Nihayet bir zaman gelmiş ki, ortada ne çiftlik kalmış, ne de..? Sadece Ağa’nın mektubunun kopyaları ve boşboğaz bir Ağa-ist grup. Teşbihte hata olmaz diyerek bir muhasebe yapalım; Yüzyıldır yalnızları oynayan bir ülke, bir zamanlar ufukların efendisi olan bir millet şimdi vizyondan yoksun zihinlerin efendisi konumunda ve Ağa’nın mektubunu kim daha yüksek sesle okursa o kadar fazla bağımsız ve cumhuriyetçi olunduğu sanılıyor. Bilim ve teknoloji üretmediğin bir çağda bağımsızlık palavra. “Boşver bunları. Onuncu Yıl Marşı’na devam..Bodrum gece kluplerinde sabaha karşı sarhoş kafayla amma da gidiyor!! “ Atatürk bunu yapasınız diye mi Samsuna çıktı? Bir ülke sadece savaş meydanlarında tarihe gömülmez, benim üniversitelerimin 5 te biri bütçesinde olan Tahran üniversitesi, nükleeer enerji, füze, insansız helikopter üretirken, benimkiler irtica, Cumhuriyet, başörtüsü yürüyüşleri yapıyorsa gerçek vatana ihanet budur. Labaratuarda saçları ağartmaktır gerçek milliyetçilik. Atamı ben de çok severim ama onun ticaretini yapandan nefret ederim. İki cıhan imparatorluğunu biz bu iç çekişmeler yüzünden kaybettik, oysa onun hedef gösterdiği yolun çözümü basitti, herkes yaptığı işin en iyisini yapsın yeterdi. Oysa biz Edirne-Kars arasına sıkışmış bir zihniyetle yeni nesilleri yetiştirdik. Hayallerini gerçekleştirmektense senin ismini kullanmayı daha çok sevdi bu ülke. Atatürk’ün muasır medeniyetler üzeri istikamet gösterdiği bu ülkeyi, çeteler ele geçirip; “Vatan millet Sakarya” edebiyatıyla 50 yıldır bu ülkede insanları birbirlerine kırdırdı. Artık bazı şeyleri daha iyi analiz etmenin zamanı geldi ve geçiyor, Cumhuriyet, onun değerleri,laiklik,çağdaşlık. Bu argümanları, bu ruh hastası bir avuç azınlığın elinden alın artık. Onun adını kullanmaktansa onun hayallerini gerçekleştirme gayretinde bir millet var ve bu sefer bu şahlanışı durdurmak epey zor. Hiç kimse merak etmesin bu millet kimseye yanlış yapmaz, sadece siz Beyaz Türkler bu ülkenin sahibi havasından vazgeçin o zaman göreceksiniz her şey nasıl da güzel olur bu ülkede.



Sevgi ve Saygılarımla,



Tunç Cavcav.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder