Birkaç hafta öncesine kadar üstüne bile binilemeyen, sinirinden sevmek için dahi yanına yaklaşamayacağınız asi bir attı, Namzet. Tâ ki çok uysal bir komşusu olana kadar. Yeni komşusu uysal olunca kısa sürede Namzet de uysal bir at oluverdi.
Tümevarım yaparsak: Hâl bulaşıcıdır, sirâyet eder. İnsan sürekli birlikte olduğu 4-5 kişinin ortalamasıdır. Huy ve özellikleri ya veriyoruz, ya alıyoruz. Bir şeyin bilgisini kitaptan öğrenebiliyoruz ama kendisini sadece ona sahip olandan alabiliyoruz.
Mesela Hz.Pir Mevlâna Celaleddin-i Rumi'nin, Şemsi Tebrizi ile olan yol arkadaşlığı olmasa idi, biz şimdi kendisini nasıl bilirdik? Belki bir Celaleddin Hoca der ve geçerdik. İşte 13. yüzyılda bir Celaleddin Hoca yaşamış. Ama asırlara söz söylemiş her sözü hala tap taze bir Mevlana olmayacaktı. Bugünün de ustaları var ama çıraklığa tahammül gösterecek insanlar azaldılar. Herkes biran önce usta olmak istiyor. Peki ya Türkçe'nin süt dişleriyle konuşan Yunus Emre'nin, Tapduk Emresi olmasaydı şimdi bilinir miydi? "Ölen hayvan imiş aşıklar ölmez" derken neyi öngörmüştü bu adam? Büyük dedesinin ismini bilmeyen bizler mi diriyiz yoksa onlar mı diri? Evet aşıklar ölmüyor... Hasılı, cömertlerle beraber olunca cömert oluyoruz, mutsuzlarla beraber olunca da mutsuz. Mesela dertli insanlarla beraber olursak bir derdimiz olur belki, hele bir de o dert Allah rızası ise... Çok mu konuştum? Evet. Ama Ramazan iklimi insanı içine eğdiriyor, içine kulak kesiliyor insan. Ah bir de bu kabuğuna çekilme işini kaplumbağalara kaptırmasaydık... ☘️
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder