10 Haziran 2015 Çarşamba

Kedili Kütüphane


Aşık olduğum üç kokudan bir tanesi de kitabın kokusudur! Kitap malum; ağaçtan yapılır. Ağaç ise topraktan.İnsan da topraktan yaratılmıştır, dolayısıyla mayamiz aynı da ondan mı tüm bu birliktelik? Her okuduğumuz kitap bize tevazuyu öğretir çünkü bilmediğimiz ne kadar çok şey olduğu bu şekilde tebellur eder. Okumayanlar çok kolay sloganlar üretir ve o basit sloganların dayandığı sufli bilgiden, yüzeysel bilgiden ilim devşirmenin peşinden giderler. Kitabın medeniyetini anlamayanlar, medeniyetin kitaba verdiği önemi de idrak edemezler.

Burası İstanbul'daki üç muhteşem kütüphaneden bir tanesi: Beyazıt Kütüphanesi, eski ismiyle:Kütüphane-i Umumi Osmani veya daha bilindik haliyle: Kedili Kütüphane. Neden kedili kütüphane olarak anıldığını merak edenler lütfen araştırsınlar...

İngilizlerin "en büyük tarihçimiz" olarak niteledikleri Arnold Toynbee, hatıratında bu kütüphaneye tam 38 sayfa ayırmıştır. Kitapta şöyle bir anekdotu var: "Bana İstanbul'da neden bu kadar vakit geçirdiğimi sordular, onlara şöyle cevap verdim: Söylenecek şey çok ama siz şunu bilin kafi; Şair Baki'nin memleketinde bulunma şerefi bana yeter." Ufak bir muhasebe yapalım; kaçımızın ezberinde bir Baki şiiri var ? İngilizler sömürgelerini kaybettiler ama dağılmadılar. Lakin Shakespeare'ı kaybetselerdi dağılırlardı. Biz son yüzyılda kaç Shakespeare kaybettik ?

Hülasa; Bir Kızılderili reisini otomobile bindirirler. Reis had safhada mustarip olur bu yolculuktan. Nedenini sorarlar. Cevap çok güzeldir: 'O kadar hızlı gidiyoruz ki, ruhum arkada kaldı.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder