13 Ocak 2013 Pazar

Fatih ve şiir yarışması



     Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'de adettendir, her fetih öncesi şairler sultanlara, fethe ilişkin en güzel dizelerini hazırlarlar ve şahsen takdim ederler, Sultan da beğendiklerini muhakkak ödüllendirir.
       İstanbul'un fethinden önce Fatih, yine şairleri kabul eder, ve birbirinden güzel çeşitli makamlardaki edebi şiirleri dinler, bir müddet sonra bir köylü çıka gelir ve "Bende şiir takdim etmek istiyorum" der. Yardımcılar komik bulsa da Fatih dinlemek ister ve yanına kabul eder, köylünün ağzından şu dizeler dökülür;

"Güzergahın çayır-çimen 
Yediğin bal-kaymak olsun hünkârım"

       Hiç öyle gösterişli bir şiir de değildir hani. Edebî değerden bahsetmek pek mümkün değil. Ama Fatih'in çok hoşuna gider ve köylüye çok hediyeler verir. Hayret edenler olur tabii bu duruma; öyle ya birbirinden üstün o kadar söz ustası varken bu hediye niçin bu köylüye, üstelik sıradan sözlerinin karşılığı olarak tensip olunmuştur. Utana sıkıla Fatih'e sorarlar bu durumu ve şu cevabı alırlar:

      " Evet köylünün sözlerinde edebî san’atlar filân  hak getire ama; samimidir, içinden geçeni söylemiştir ve ömrü hayatında bildiği bütün güzellikleri bize layık görme inceliğini göstermiştir."






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder