31 Ekim 2017 Salı

Yedigöller, Bolu.




 Sarıçam, gürgen, kayın, meşe, şimşir, kızılağaç, akçaağaç, titrek kavak ve daha birçoğu mevsimlerin en güzelinde baharı yolcu ediyorlar, biz de hasbelkader şahitlik ediyoruz. Yürüyüş sırasında beden yoruluyor ama ruh dinleniyor, yolculuk insanı terbiye de ediyor. Belki de itiraf etmek lazım, oynamadan, eğip bükmeden, mertçe: Toprakla münasebetimiz azaldıkça, birçok incelikten de uzaklaşıyoruz. Ve bunun gibi şeyler... Hasılı: Hava soğuk, dostluk sıcak. Hele bir de çayın ateşi yandığında, sanki bir şefkatli aile reisi gibi tüm evlatlarını başında toplaması yok mu... "Baba ocağı" kelimesinin nereden çıktığını daha iyi anlamış oluyoruz.

31 Ağustos 2017 Perşembe

İyi Bayramlar!




Çağımızın hastalığı: "Mutsuz insanlar" ama "Mutlu fotoğraflar" Fotoğrafta iyi mi çıktık ? O zaman iyiyiz. Tabii ki atıf yaptığımız teori, bu resimler için geçerli değil. Seni yaratan için kurban olacağını bilmek ve bunu bile bile mutsuz olmak mümkün olabilir mi ? İyi Bayramlar! :)



17 Temmuz 2017 Pazartesi

17.07.2017, Ankara.




Milletimizin ve memleketimizin neye karşılık geldiğini hem gördüğümüz hem de gösterdiğimiz, ihanet kelimesinin yetersiz kaldığı; cesaretin esareti yendiği o gece üzerinden tam 365 gece geçmiş. Söylemiştik, yine söyleyelim: “Allah’ın bu millet üzerinde bir muradı var”

15.07.2017, Ankara.

3 Temmuz 2017 Pazartesi

Mülteciler Hakkında:





Twitter'da açılan #SuriyelilerEvineDönsün tagine ilişkin bir şeyler söylemek isterim.


Bazı hususlarda yazı yazmak, en kolayı. Zoru ise yaşamak, hiç şüphesiz... Hala yüzyıllar önce yapılan iyiliklerin gölgesinde yaşadığımız bugünlerde, gelecek nesillerin bizlerle de gurur duyacağı iyilikleri, incelikleri yapma borcumuz olduğuna inanıyorum. Hayat tarlasında güzellik biçmek için iyilik tohumları ekmek gerek. Geçmişte ekilen tohumlara bakalım, ne vermiş ? Yarın da bizim tohumlarımız yeşerecek. Mültecilerle aynı şehirde yaşamak çok somut zorluklar getiriyor, doğru. Misafirliğin kısa olanı makbuldür, doğru. Sınır bölgelerinde ve mülteci kamplarında çok vakit geçirmiş, askerliğini Suriye sınırında yapmış bir genç olarak söylüyorum, Millet olarak bu ulvi ama ağır bedeli ödüyoruz. Ama unutmayalım, öyle anlar vardır ki, tarihin kırılma anları ve durduğunuz yer açık - net olmalıdır. Mülteci politikasından rahatsız mısınız ? Hakkınızdır, olabilirsiniz. Fakat o halde çıkın ve bunun alternatifini söyleyin. Milyonlarca insana biz milletçe bu inceliği göstermeseydik bu insanlar şuanda yaşamıyorlardı. Robert D.Kaplan gibi coğrafyayı tam anlamıyla kader olarak görmesem de, Türkiye özelinde coğrafyanın yüklediği devasa sorumluluklar var. Biz Latin Amerika gibi uzak bir kavim değiliz. Tüm tarih bu havzada şekilleniyor, gözümüzü kapatıp tarihin arkasından koşamayız, içinde yürümekle hatta önünde gitmekle mükellefiz. En nihayetinde tüm yaşananların bir sınav olduğuna ve ileride geriye doğru bakıldığında herkesin bu sınavdaki performansıyla anılacağına inanıyorum. Mülteci politikası için 3 kriter nazarımda belirleyicidir: 1) İnsanlığın vicdanı açısından doğru yerde durmak 2) Tarihin akışı açısından doğru yerde durmak 3) Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin stratejik çıkarları açısından doğru yerde durmak.

Unutmayalım, Hüdavendigar Hz.Pir Mevlana Celaleddin-i Rumi de bir mülteciydi, Moğolların zulmünden kaçıyordu. Bu minvalde; Çerkezler, Kürtler, Arnavutlar, Makedonlar... Hepsi ne zaman bir zulümle karşılaşsalar başlarını müşfik ve muktedir güzel ülkemize çevirdiler. Şimdi ağzından çıkanları gönlünde tartabilen herhangi birine "Türkiye'de kaç Boşnak var?" deseniz, size hiç düşünmeden 75 milyon diyecektir. 

Son sözü Hikem-i Ataiiyye'nin şu muhteşem öğüdü ile söyleyelim:

"İki iş hakkında kafan karışırsa hangisinin nefsine daha ağır geldiğine bak. Çünkü hayır oradadır."

22 Nisan 2017 Cumartesi

13 Mart 2017 Pazartesi

Güne dair..



Gören gözler için tarih o kadar güzel konuşuyor ki.. Tarihe 1993 - 1995'ten baktığımızda, batı genel paradigması Bosna'ya pratikte soykırım uygularken, teoride de psikolojik yöntemlerle Aliya İzzetbegoviç'i marjinalleştirmeye çalışıyordu. O dönemde "amiral gazetelerimiz" Miloseviç ve Mladiç ile röportaj yapma yarışına girerek zımni olarak soykırımdan taraf olmuşlardı. Tarihe bugünden baktığımızda ise, menfaatleri gereği haklı çıkarmaya çalıştıkları Miloseviç'ın mezarı nerede ? Aklamaya çalıştıkları Mladiç şuanda nerede? Ve Bilge Kral Aliya nerede? Tarihi belirleyecek olan şey güçlünün yanında yer almak değil, insanlık onurunun yanında yer almaktır. Zorluklarla karşılaşırsınız belki ama başınız eğik olmaz. Kısa dönemde çıkarları için zulme boyun eğenler, Avrupa'nın kaderini rehin alan yükselen aşırı sağ ve ırkçı popülizme "düşmanımın düşmanı dostumdur" ölçeğinde bakanlar, uzun dönemde mahçup olacaklar, bu hep böyle olmuştur.